GAZETEM RUSYA | SİYAMEND KAÇMAZ

Putin–Trump Arasında Yeni Görüşme İçin Sinyaller Gelmeye Başladı

Güncelleme Tarihi: Ekim 12, 2025 14:19
GAZETEM RUSYA HABER MERKEZİ
Oluşturulma Tarihi: Ekim 12, 2025 14:19
Siyamend Kaçmaz

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ABD Başkanı Donald Trump arasında olası yeni bir görüşmeye dair sinyaller belirginleşiyor. ABD’den gelen olumlu mesajlar ve Washington’ın zaman zaman yaptırım diline başvurmasına karşın Moskova’nın dikkat çekici sessiliği, iki lider arasındaki karşılıklı jestler ve ABD First Lady’si Melania Trump’ın açıklamalarıyla birlikte, Putin ile Trump’ın yakın zamanda yeniden bir araya gelebileceğine dair beklentileri güçlendiriyor.

Reklam

Putin ile Trump’ın Alaska’daki görüşmesi, uzun süre dünya gündeminin ilk sıralarında yer almıştı. Görüşmede Putin, bir sonraki buluşmanın Rusya’da gerçekleşmesi için Trump’a St. Petersburg veya Moskova’da bir araya gelme önerisinde bulunarak davetini kameralar önünde iletmiş; Trump da olumlu karşılamıştı.

Son günlerde özellikle Avrupa başkentlerinden gelen açıklamalarda, Alaska’daki zirvenin yarattığı diplomatik ivmenin yavaşladığı ve Rusya–Ukrayna çatışmasının yeniden çıkmaza girdiği yönünde değerlendirmeler öne çıkıyor. Ancak Moskova cephesi, bu görüşmenin hâlâ önemli bir dönüm noktası olduğunu vurguluyor. Kremlin kaynakları, “Alaska ruhu” olarak tanımlanan bu sürece sadık kalındığını, o zirvede varılan mutabakatların bugün hâlâ geçerliliğini koruduğunu sık sık ifade etmeye başladı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, başta Gazze olmak üzere Ukrayna ve diğer coğrafyalarda yaşanan aktif çatışmaları durdurmaya yönelik girişimlerde bulunan Donald Trump’ın çabalarını “yapıcı ve samimi” bulduğu yönündeki açıklamaları dikkat çekiyor. Ayrıca ABD First Lady’si Melania Trump’ın, Ukrayna’da kaybolan çocuklara ilişkin Putin’le özel bir iletişim hattı üzerinden temas halinde olduklarını açıklaması, iki ülke arasındaki diplomatik sıcaklığın sürdüğüne işaret ediyor. Öte yandan, Putin’in Tacikistan ziyareti sonrasında yaptığı olumlu açıklamalara Trump’ın sosyal medya üzerinden teşekkür mesajıyla karşılık vermesi de dikkate değer bir detay olarak öne çıkıyor. Bununla birlikte, ABD ile Rusya arasında doğrudan uçuşların yeniden başlatılmasına yönelik görüşmelerin sürdüğü ve ay sonuna kadar bu konuda somut bir sonuca ulaşılmasının beklendiği yönündeki bilgiler, tüm bu gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde, olası ikinci Putin–Trump zirvesinin —muhtemelen Rusya’da— hazırlık sürecinin arka planda fiilen başladığına dair güçlü sinyaller veriyor.

Her ne kadar Avrupa ve Ukrayna’dan, “Rusya müzakerelerden kaçıyor, barış masasından uzak duruyor” yönünde eleştiriler gelse de Moskova tam tersini savunuyor. Kremlin yetkilileri, “Biz hâlâ İstanbul görüşmesinin sonuçları konusunda Ukrayna’dan yanıt bekliyoruz. Herhangi bir adım atmadıkları için süreç durma noktasına geldi” açıklamasını yineliyor. Ayrıca Rusya tarafı, son İstanbul görüşmesinde varılan mutabakat gereği insani, askerî ve siyasi başlıklarda çalışma grupları kurulmasını teklif ettiklerini, ancak bu teklife henüz Ukrayna’dan bir yanıt gelmediğini belirtiyor. Bu teklife yanıt geldiği anda bir sonraki görüşmenin tarihinin ve yerinin açıklanacağını özellikle vurguluyor.

Rusya kelimenin tam anlamıyla son bir aydır “bekle-gör” stratejisini uyguluyor. Son dönemde ülkede belirgin bir sessizlik hâkim; ne Kremlin’den, ne Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan ne de Rus medyasından, ABD’den zaman zaman gelen yaptırım tehditlerine rağmen sivri bir açıklama gelmiyor. Tüm bu tablo, Moskova’nın köprüleri atmaktan kaçındığını ve diplomatik süreci dikkatle izlediğini gösteriyor. Rusya, Alaska’da üzerinde anlaşılan yol haritasının mevcut krizin çözümüne; İstanbul mutabakatı ile birlikte temel oluşturduğunu vurgularken, bu sürecin ilerlemesi için ABD’nin özellikle Avrupa liderlerini ikna etmesi gerektiğini ifade ediyor. Öte yandan Moskova, Washington’dan zaman zaman gelen sert ve tehditkâr açıklamaların, Avrupalı liderlerin ABD liderini etkilemeye çalışmasının bir sonucu olduğunu ve bu durumun duygusal gelgitlerden kaynaklandığını düşünüyor.

Bütün bu gelişmeler, Rusya’da Putin–Trump görüşmesinin ikinci ayağının artık an meselesi olduğunu gösteriyor ve beklentileri güçlendiriyor. Diplomatik çevreler, hem Moskova’nın sessiz ve temkinli tutumunu hem de Washington’dan gelen olumlu sinyalleri, iki liderin yeniden bir araya gelmesine dair güçlü işaretler olarak değerlendiriyor. Her ne kadar Nobel Barış Ödülü’nü alamazsa da Donald Trump, Gazze krizini çözmesinin hemen ardından bu başarıyı perçinlemek ve “Rusya–Ukrayna çatışmasını da sonlandıran lider” olarak tarihe geçmek istediğini gizlemiyor. Dolayısıyla, Trump’ın bu sürece hız vereceği ve önümüzdeki günlerde Rusya’ya bir ziyaret gerçekleştirebileceği yönündeki beklentiler giderek güçleniyor.

Bölgeyi Rahatlatan Görüşme

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in görüşmesi haftanın en önemli ayrıntılarından bir tanesiydi. Uzun süredir beklenen bu temas, Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’de gerçekleşti. Özellikle Azerbaycan uçağı AZAL’ın, Rus hava savunma kuvvetlerinin müdahalesi sonucu düşmesinin ardından iki ülke arasında ciddi bir gerginlik yaşanmıştı. Bu olayın ardından Yekaterinburg’da Azerbaycanlı vatandaşların gözaltına alınması sırasında yaşananlar ve Bakü’de Rus gazetecilerin tutuklanması süreci gerilimi daha da artırmıştı. Bölgede hiçbir şekilde tansiyonun yükselmesini istemeyen Rusya, adeta kucağında beklenmedik bir sorunla karşı karşıya kalmıştı. Bu açıdan, Putin ile Aliyev arasında yapılan bu görüşme büyük önem taşıyordu.

Aslında iki liderin, bir önceki ay düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi’nde bir araya gelmesi bekleniyordu; ancak görüşme gerçekleşmeyince gerginliğin bir üst seviyeye taşındığı izlenimi doğdu. Buna karşılık Aliyev’in geçen hafta Putin’i doğum gününde (7 Ekim) arayarak tebrik etmesinin ardından taraflar arasındaki diplomatik temas yeniden canlandı ve nihayet beklenen buluşma Duşanbe’de yapıldı.

Bu, bölge açısından son derece kritik bir görüşmeydi; neden böyle olduğunu birazdan anlatacağım… Zaten Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov da benzer bir değerlendirmede bulunarak, “hemen hemen iki ülke arasındaki en keskin konulara bile değinildi” açıklamasını yaptı. Rusya Devlet Başkanı Putin’in, düşen uçak olayı nedeniyle bir kez daha özür dilemesi, gerekli tazminat dâhil tüm sorumluluğu Rusya’nın üstleneceğini belirtmesi, ancak bunun “hayatını kaybedenleri geri getirmeyeceğini bildiğini” ifade etmesi Azerbaycan tarafında son derece olumlu karşılandı. Aliyev’in de benzer şekilde verdiği yapıcı mesajlar, Moskova ile Bakü arasındaki son dönemde yaşanan gerginliğin kontrol altına alındığını ve diplomatik kanalların yeniden işlevsel hale getirmek için önemli bir adım olduğunu söyleyebilirim.

Bu görüşmeyi kritik kılan en önemli ayrıntı, Rusya’nın özellikle Batı’nın bölgeye artan ilgisi karşısında eski Sovyet coğrafyasında “Arap Baharı” benzeri bir hareketlenme yaşanmasını kesinlikle istememesi. Şu an itibarıyla Moskova, Ukrayna’daki çatışmayla zaten büyük ölçüde meşgul durumda ve Güney Kafkasya’da yeni bir cephe açılması, Rusya’nın elini zayıflatabilecek bir gelişme olarak görülüyor. Bunun yanı sıra, Rusya’nın Azerbaycan’la ilişkilerinin bozulması bölgede isteyebileceği en son şey. Çünkü Azerbaycan–Rusya ilişkileri sadece iki ülkeyi değil, bölgedeki tüm güç dengelerini doğrudan etkileyebilecek stratejik bir nitelik taşıyor. Bu nedenle, Türkiye’nin de bu ilişkilerin gerginleşmesinden rahatsız olduğu biliniyor; Ankara hiçbir şekilde Bakü ile Moskova arasındaki bağların gerilmesini istemiyor.

Rusya ise bölgede herhangi bir dış müdahaleyi arzu etmiyor. Takip edenlerin hatırlayacağı üzere, Azerbaycan ile Rusya arasındaki ilişkilerin gerildiği dönemde, Aliyev’i ilk arayan liderlerden biri Ukrayna Devlet Başkanı olmuştu. Ukrayna liderinin bu teması, ardından Avrupa başkentlerinden gelen yoğun diplomatik görüşme trafiğiyle birleşince, Moskova bu süreci kendi aleyhine bir hamle olarak değerlendirmişti. Ancak geçtiğimiz hafta Duşanbe’de yapılan görüşmeyle birlikte Rusya ve Azerbaycan ilişkilerinde yeni bir sayfa açıldı. Bu buluşma, sadece iki ülke arasındaki sorunların yumuşatılmasını değil, aynı zamanda bölgedeki genel tansiyonun da düşürülmesini sağlayan kritik bir adım oldu.

İlginizi Çekebilir