Rusya’nın yumuşak yüzü: Trajedi karşısında birleşen kalpler

0
49

Mart ayının son günlerinde Moskova’da yaşanan terör saldırısında, olay yerine ulaşabildiğim en erken saatten itibaren yaşanan trajedinin anlatımını, CNN Türk ekranlarından canlı yayınlarla gerçekleştirdim.

İlk başlarda herkes olan biteni anlamaya çalışırken, ikinci gün ortaya çıkan sahneler, tarif edilemez duygular yaşamama neden oldu. 

Olay, Moskova’nın merkezinden yaklaşık 30-40 km dışındaki Krokus City Hall’da meydana geldi. Bu mesafeyi kat etmek için genellikle bir nedeniniz olmalı; bir fuara veya konser gibi etkinliklere katılmak için yola çıkarsınız ve ulaşım oldukça zaman alır. İşte bu mesafeyi hiç tanımadıkları insanların acısını paylaşmak için birdenbire ellerinde karanfiller, oyuncaklar ve çikolatalarla insanlar belirmeye başladı.

O hafta boyunca hamile kadınlar, bebek arabası iten aileler, genç kızlar ve çocuklar, en saf halleriyle başkalarının üzüntüsüne ortak olmak için 40 km yol geldiler. Ağladılar, dua ettiler, çiçekler ve oyuncaklar bıraktılar. Canlı yayında anlatırken cümlelerin boğazımda düğümlenmesini sağlayan şey ise; ölen çocuklar adına oraya şekerleme ve çikolata getirenler oldu. Bu satırları yazarken bile gözlerim doldu.

Bir olay, bir toplumu nasıl bu kadar birleştirebilir? Olayın gerçekleştiği anda, çevredeki taksilerin ücretsiz çalışarak insanların tahliye edilmesi, kan bağışı için gönüllülerin akın etmesi ve olay yerinde spontane şekilde oluşan çiçek ve oyuncak yığınları, Rusya’nın her şehrinde kendiliğinden ortaya çıkan bu manzara, millet olmanın hissini derinlerimde duymamı sağladı.

Türkiye’de yaşanan büyük deprem felaketinden sonra, Moskova’daki büyükelçiliğimiz ve diğer şehirlerdeki başkonsolosluklarımızın önünde benzer manzaralarla karşılaşmıştım. İsrail-Filistin çatışmasında hayatını kaybeden çocuklar adına Filistin Büyükelçiliği’nin duvarlarına bırakılan çiçekler ve oyuncakları da görmüştüm.

En önemlisi, tüm bu olayların, insanların kendi içlerinden gelen bir duyarlılıkla, kimse tarafından çağrılmadan gerçekleştirmesiydi. Hayatını kaybedenlerin kırkı için tam kırk gün sonra yine olay yerine gittim ve sanki o olay dün yaşanmış gibi tazeliğini koruyordu. Yine çiçekler oyuncaklar ilk günkü kadar olmazsada olay yerine getirilip bırakıldığını gördüm.

Ruslar yıllarca “soğuk ve duygusuz insanlar” olarak etiketlenseler de, ben burada geçirdiğim yirmi yıl boyunca her trajedi karşısında aynı derecede duygusal tepkiler gözlemledim, sadece kendi insanları için değil, diğer milletlerden insanların yaşadıkları trajediler karşısında da benzer davranışlarını gördüm.