spot_img
4.1 C
Moskova
spot_img
Ana SayfaEkonomiAB, Rus gazına alternatif üretemiyor

AB, Rus gazına alternatif üretemiyor

Ukrayna’ya askeri operasyon düzenleyen Rusya’ya karşı yaptırım yarışına giren Avrupa Birliği (AB) ülkeleri, uzun yıllar boyunca özellikle doğal gazda Rusya’ya aşırı bağlılığının ortaya çıkardığı tehlikelere rağmen enerjide alternatif proje geliştirmekte başarılı olamadı.

AB, son yıllarda enerji arz güvenliği yerine iklim değişikliğine karşı ve çevreci dönüşüm odaklı politikalara yöneldi.

Özellikle, Fukuşima nükleer santralinde 2011’deki deprem ve tsunami sonrası yaşanan sızıntının ardından pek çok Avrupa ülkesinde söz konusu santrallerin güvenliği konusunda endişeler arttı.

Avrupa’da kamuoyunun baskısı ve görece makul seviyelerde seyreden fosil yakıt fiyatları ile yenilenebilir kaynaklara yatırımın öncesine göre uygun seviyelere gelmesi nükleerden çıkış eğilimini ortaya koydu.

Başını Almanya’nın çektiği çok sayıda AB üyesi ülke elektrik üretiminde nükleer santrallerden kademeli biçimde vazgeçmeye başladı.

Çevre hassasiyeti arttı

İklim duyarlılığının ve çevre hassasiyetinin yükselmesinin etkisiyle Batı ülkeleri kömür kaynaklarından da vazgeçme planları ve programlarını devreye aldı.

Pek çok ülke uzun yıllar enerji arz güvenliğine katkı sağlayan ve uygun maliyetle faaliyet gösteren kömür santrallerini kapatmaya veya bunlardan üretimi düşürmeye yöneldi.

Ancak hem kömür hem de nükleerden çıkış Avrupa’nın enerji bağımsızlığını ciddi ölçüde riske soktu.

Ülkeler doğal gaza yöneldi

Söz konusu çıkış sürecinde, Avrupa ülkeleri bu kaynakların kaybının ortaya çıkardığı elektrik üretim eksikliğini yenilenebilir kaynaklara ve doğal gaz santrallerine yönelerek çözmeye çalıştı.

Bu duruma karşı uyarılara ve risklere rağmen Avrupa ülkelerinin, çevre hedeflerini yakalamak amacıyla arz güvenliği yerine seçenekler arasında en uygun maliyetli, hızlı ve kolay olduğu için Rusya’dan daha fazla doğal gaz tedarikini tercih etmesi, enerjide dışa bağımlılığı daha fazla artıran bir sonuç ortaya koydu.

AB ülkeleri, fosil yakıtlar konusunda sırtını Rusya’ya yaslamayı seçerek doğal gaz ihtiyacının yüzde 40’ını, petrolünün de yaklaşık yüzde 30’unu bu ülkeden tedarik ettiği bir yapı kurdu.

Aynı zamanda yenilenebilir enerji yatırımları fiyatlarının hem makul seviyelere inmesi hem de bu teknolojilerin geçmiş döneme göre daha verimli bir hal alması, bu alana yatırımları canlandırmasına rağmen Avrupa’nın enerji ihtiyacını istikrarlı ve kesintisiz biçimde sağlayacak bir sistem kurulamadı.

Salgının ardından küresel toparlanma enerji talebinin hızla artmasına neden oldu. Bu süreçte doğal gaz, petrol, kömür gibi fosil yakıt fiyatlarındaki hızlı yükseliş elektrik fiyatlarını da artırdı.

Avrupa ülkelerinin elektrik üretiminde yüzde 20 paya sahip olan doğal gazda fiyatlar, salgının başladığı dönemde makul seviyelerde seyrederken, son dönemde artış trendine girmişti.

Doğal gaz ihtiyacının yüzde 90’ını ithal eden Avrupa’da bu ürünün fiyatları geçen yıl yaklaşık 6 kat artış kaydetti.

Elektrik üretimindeki payı yüzde 15’lerde seyreden kömürdeki fiyat artışı da 4 katı buldu.

Geçen yıl, Avrupa’da özellikle yenilenebilir kaynaklardan sağlanan elektrik üretiminin de iklim koşulları nedeniyle düşüş göstermesi, AB emisyon ticaret sistemindeki karbon fiyatlarının artışı enerji fiyatlarının yükselişinde önemli rol oynadı.

Avrupa ülkeleri, hızla çok yüksek seviyelere tırmanan enerji faturalarıyla karşılaşınca son yıllarda enerjide yaptığı tercihleri de sorgulamaya başladı.

Ukrayna’daki gerilim daha da karmaşık bir durum ortaya çıkardı

Rusya-Ukrayna arasındanki gerilimin enerjide zor durumda olan AB ülkelerini daha da köşeye sıkıştırdığın kaydedilirken, Avrupa’nın yılda ortalama 155 milyar metreküp tükettiği Rus gazına yönelik bir yaptırım hamlesi ile Rusya’nın Avrupa’ya yönelik gaz akışını durdurma ihtimali tüm bölgede enerji krizinin devam ettiği bir dönemde endişeleri körükledi.

Rusya’nın gaz arzını daha da düşürmesi veya tamamen durdurmasına karşı acil durum planlaması yapmaya çalışan AB, Rus gazına alternatif kaynak arayışına girişti.

Sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tedarik anlaşmaları için gözünü ABD, Norveç, Katar, Mısır, Cezayir’e çeviren AB, yaşanabilecek kesintinin yerini tutacak bir seçenek bulmakta zorlandı.

AB’nin yıllık LNG ithal etme kapasitesi 160 milyar metreküp seviyesinde bulunuyor. Rusya’dan akışın sürdüğü durumda bile AB toplam LNG kapasitesinin büyük kısmını kullanıyor. Bu nedenle Avrupa’nın Rus gazındaki bir kesintide tüm ihtiyacın LNG ile sağlanması mümkün görünmüyor.

Rusya’nın Ukrayna’daki askeri operasyonuna başlamasıyla AB, özellikle finans, bankacılık, ticaret ve ulaşım gibi alanları kapsayan ekonomik yaptırımlar uygulamaya koyarken, tedbirlerinin Rusya için en kritik alan olan enerjiye yansımaması dikkati çekti.

AB ülkeleri Rusya’nın enerjisine bağımlılıklarını azaltmakta başarı gösteremedikleri için ülkeyi en fazla ekonomik zarara uğratacak doğal gaz ve petrol alanlarında somut bir adım atacak cesareti ise bulamıyor.

Doğal gaz konusunda AB’nin Rusya’ya bağımlılığı kadar Rus ekonomisinin de karşı tarafa ihtiyacı dikkati çekiyor.

Enerji ihracatı, Rusya’nın en önemli gelir kalemi konumunda bulunuyor. Rusya, Avrupa ülkelerine 155 milyar metreküp doğal gaz tedarik ediyor. Rusya ekonomisinin doğal gaz gibi çeşitli enerji ürünleri ihracatı dış gelirlerinin 3’te 1’inden fazlasını sağlıyor.

Avrupa ülkelerinin enerjide ve özellikle doğal gazda Rusya’ya “aşırı bağımlı” olması nedeniyle Rusya’ya yönelik doğal gaz satış gelirlerinin kesintiye uğratılması yönünde bir karar alınması pek mümkün görünmüyor.

AB’nin Rusya’yı ekonomik zarara uğratmayı amaçlayan yaptırım paketleri ise en kritik konu olan enerji alanını kapsamına alamıyor.

Mevcut yaptırımlar sadece belirli rafineri teknolojilerine yönelik ihracat yasağı getiriyor ve bunun uzun vadede Rusya’nın petrol rafinerilerini yenilemesini zorlaştırması ancak mevcut üretimini etkilememesi bekleniyor.

AB hazırlıksız yakalandı

AB son yılarda enerji arz güvenliğini sıklıkla gündemine taşımasına rağmen bu alanda somut adımlar atamadı.

AB Komisyonu, belirli bir konuyu üye ülkeler düzeyinde tartışmaya açmak ve tarafların fikir üretmelerini sağlayarak konuyu olgunlaştırmak için “Yeşil Kitap-Yeşil Belge” olarak adlandırılan çalışmalar yapıyor.

Bundan yaklaşık 10 yıl önce hazırlanan “2030 iklim ve enerji politikası çerçevesi” adlı yeşil belge bu alanlarda atılacak adımlara ilişkin bir yol haritası ortaya koyuyor ve somut adımlar öneriyordu.

Belgede Rusya adı geçmiyor, enerjide Rus gazına bağımlılık tehlikesine doğrudan atıf yapılmıyordu.

Belge, sera gazı salımını azaltma, enerji arz güvenliği sağlama, büyüme, rekabet ve istihdamı artırmak için yüksek teknolojiye yatırım gerçekleştirme, uygun maliyetli yatırım ve kaynakların verimli kullanımı konularına odaklanıyordu.

Enerji arz güvenliğini artırmak için entegre enerji piyasası kurulumu ve yenilenebilir yatırımlar hedeflenmişti.

AB içi ve küresel enerji piyasalarının geliştirilmesi, yenilenebilir ve konvansiyonel olmayan gaz ve petrol ile nükleer teknolojilerin geliştirilmesi, hanelerin ve işletmelerin makul fiyat seviyelerinde enerji ürünlerine erişebilmesi amaçlanmıştı.

Ancak, söz konusu planlar enerji sistemlerinin karbondan arınmasıyla modernize edilmesi için önemli miktarda yatırım gerekliliğini ortaya koydu.

Toplam gazının 2011’de yüzde 30’unu Rusya’dan tedarik eden AB ülkeleri alternatif projeler geliştirerek bu bağımlılıktan kurtulamadı.

AB, 2012 yılında gazının yüzde 32’sini, 2013’te yüzde 39’unu, 2014’te yüzde 37,5’ini, 2015’te yüzde 37’sini, 2016’da yüzde 39,9’unu, 2017’de yüzde 39,3’ünü, 2018’de yüzde 40,2’sini, 2019’da yüzde 45,5’ini, 2020’de yüzde 43,9’unu ve 2021’de de yüzde 40’ını Rusya’dan satın aldı.

Veriler, AB’nin enerji arz güvenliğinde Rusya’dan kurtulamadığını aksine doğal gazda bağımlılığının artarak devam ettiğini ortaya koyuyor.

AB ülkelerinin Rus gazına olan bağımlılığı 2011 yılından beri hızla artarken, yıllar itibarıyla AB’nin Rus gazına bağımlılık tablosu şu şekilde oluştu:

Yıl:Oran (Yüzde)
201130
201232
201339
201437,5
201537
201639,9
201739,3
201840,2
201945,5
202043,9
202140

AB’nin tarım ürünleri ithalatinde de Rusya önemli bir rol oynuyor

Rusya Tarım Bakanlığı’na bağlı Federal Tarım İhracatı Geliştirme Merkezi Agroexport, geçtiğimiz yılın nihai verilerine göre hazırladığı raporunda, 2021 yılında ülkenin tarım ürünleri ihracatı hacminin toplamda 37,7 milyar dolar olarak gerçekleştiğini bildirdi.

2019’da Rusya’nın tarım ürünleri ihracatı 25,6 milyar dolar, 2020 yılında ise 30,5 milyar olmuştu.

2021 yılında Rusya’nın tarım ürünleri ihracatının fiziki olarak 71,1 milyon tona ulaştığını bildiren Agroexport, toplam göstergede en büyük payın tahıl ürünleri olduğunun da altını çizdi.

Geçtiğimiz yıl tarım ürünlerinde en büyük müşteri AB

Ülkenin diğer tarım ürünleri da yüzde 12 artarak 4,953 milyar dolara ulaşırken, Rus tarım ürünlerinin en büyük alıcısı, ithalatını bir önceki yıla göre yüzde 41 artırarak 4,716 milyar dolara çıkaran ve ihracattaki payı yüzde 12,5’e ulaşan Avrupa Birliği (AB) oldu.

Rusya’nın geçtiğimiz yılın nihai sonuçlarına göre tarım ürünleri ihracatındaki payı yüzde 11,5’ye ulaşan Türkiye, sıralamada ikinciliğini sabitlerken, Türkiye‘nin Rusya’dan gerçekleştirdiğin tarım ürünleri ithalatı bir önceki yıla göre yüzde 38 artışla toplamda 4,33 milyar dolara ulaştı.

spot_img

Rusya’nın kalbi Kızıl Meydan

Rusya‘nın başkenti Moskova ’nın dünyaca ünlü tarihi Kızıl Meydan adını, Kızıl kelimesinin Rusça’da karşılığı krasnaya sözcüğünden aldığı belirtiliyor. Her nekadar “Krasnaya” kelimesi  sözlük anlamı ile...
spot_img
spot_img

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

www.antyapi.com.trspot_img

Gözden Kaçmasın

spot_img
spot_img
faizsiz kredi
gaziantep escort ataşehir escort bayan malatya bayan escort